DEVA Partisi Genel Lideri Ali Babacan, Oğuzhan Uğur’un Babala TV’de sunduğu Konular Açık Mikrofon programına konuk oldu. Babacan, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tipe kalma ihtimaliyle ilgili bir soruya, “Biz Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu işi birinci çeşitte alacağına inanıyoruz” diye karşılık verdi.
Babacan’ın gelen sorulara verdiği karşılıklardan öne çıkanlar şöyle:
HESAP VERMEYE HAZIRIM: Siyasetçilerin en kıymetli özelliklerinden birisi her vakit hesap vermeye hazır olmalarıdır. Biz daima siyasetin şeffaf yürümesi gerektiğini ve her vakit hesap vermeye hazır bir ruhla çalışması gerektiğinim söyledik. Münasebetiyle her hususta, her vakit ben hesap vermeye hazırım.
KONFORLU BİR HAYATIM OLABİLİRDİ: İktidarın yanında konforlu bir hayatım olabilirdi. Ancak yanlışın içinde olamazdık. Katkım varsa içerde çaba etmeyi tercih ettim. Ne zamanki artık katkım ve yanılgıları önleyecek gücüm yok, yolları ayırmamla ilgili kararı verdim.”
BİLİN Kİ OTORİTER EĞİLİMLERİ VARDIR: Rastgele bir siyasetçi çıkıp da ‘Ben şunu yargılayacağım, şunu yargılatacağım’ derse, bu siyasetçi demokrasiyi içine sindirememiştir. Zira siyasetçilerin ‘yargılama’, ‘yargılatma’ üzere sözlerim ağızlarına almaları yanlıştır. Bu türlü konuşuyorsa bilin ki otoriter eğilimleri vardır. Bilin ki iktidara geldiği anda yargıya hükmetme eğilimleri vardır. Siyasetçilerin kendilerini yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayacak bir duruşla ortaya koymaları lazım.
BAYKAL ‘AVUKATIYIM, ERDOĞAN ‘SAVCISIYIM’ DEDİ: Ergenekon sorunu birinci çıktığında, o gün anamuhalefet partisinin genel başkanı rahmetli Baykal ‘Ben Ergenekon’un avukatıyım’ dedi. O günkü başbakan Sayın Erdoğan ‘Ben de Ergenekon’un savcısıyım’ dedi. Bu türlü başlayan bir davada mahkemelerin rahat çalışabilmesi mümkün müdür? Bütün bu ismi çok duyulan davalar, ağır bir siyasi tesir altında yürüyen davalar. İşin büyük yanlışı oradan başlıyor. Ergenekon davasında, intihar edenler var. Hapisteyken vefat edenler var. Yargının adaletsizliği yüzünden çok geniş mağduriyetler oluştu. Bu insanların hepsinin acısını anlıyoruz. Bu mağduriyetler tekrar yaşanmasın diye bütün çalışmalarımızı yapıyoruz. Siyasetçinin işi ülkenin yarınlarıyla alakalıdır. Daima dikiz aynasına bakarak otomobil kullanamazsınız, yoksa kaza yaparsınız.
‘ANAYASA’NIN BİRİNCİ 4 UNSURU GÜNDEMİMİZDE YOK: (Anayasa’nın birinci 4 maddesi) Gündemde değil. Sayın Kılıçdaroğlu’nun da gündeminde yok. Bizim gündemimizde de yok. Mutabakat evrakımızda de yok. 84 unsurluk Anayasa değişiklik metnimiz hazır. Bunun içinde birinci 4 hususla ilgili hiçbir konu yok. Nokta.
KEŞKE KONUŞMAMA KARARIMI BOZSAYDIM: 2015’te bakanlıktan ayrılınca konuşmama kararı almıştım. 2017 referandumunu özelde soran herkese ‘Bu iş yanlış’ dedim. Hatta Ankara’daki belediye liderlerinden birisi, beni o gün (AK Parti) genel merkezine ‘Ali Babacan’la toplantı yaptık, referanduma hayır diyor’ diye şikâyet etmiş. Keşke konuşmama kararımı bozsaydım, Ankara’da Kızılay Meydanı’na çıksaydım. ‘Bu iş yanlış, ülkenin başını sıkıntıya sokacak. Referanduma hayır deyin’ diye elime mikrofonu alıp meydan meydan gezseydim.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ SÜRECİ ŞEFFAF YÜRÜMEDİ: (2017 Anayasa değişikliği) Bu süreç çok kapalı yürütüldü, şeffaf yürümedi. Bunu çok küçük bir küme çalıştı. Hatta meslekten parlamenter sistem konusunda uzmanlaşmış arkadaşlar bile son dakikada Meclis’e geldikten sonra gördüler. Yalnızca ben değil, genel manada Meclis’in bir aldatılmışlığı kelam konusu oldu. Zira kapalı kutu geldi, aniden Meclis’te açıldı.
TEK BİR KİŞİNİN BİLE HAKSIZ YERE İHRACINA MÜSAADE VERMEDİM: (2016’dan evvelki kamu ihraçları) “Kendi bakanlığım bünyesindeki kuruluşlarda çalışan arkadaşlarımızla ilgili bilgi sahibiydim. Tek bir kişinin bile haksız yere ihracına müsaade vermedim. Bakanın müsaadesi olmadan yapılamıyordu, evvel bakanın imza atması gerekiyordu. Ben tek bir arkadaşımızın bile mağdur olmaması için büyük bir çaba içinde oldum. Tek bir insan bile olsa onun hakkını korumak için her türlü çabayı verdik. Sayın Erdoğan’a gidip tek tek, isim isim uğraş ettim. Kurşun kalemle bir liste gönderiyorlar, ‘Bunlar FETÖ’cüymüş’. ‘Kardeşim, biz bu adamı tanıyoruz. Yok o denli bir şey. Bu kurşun kalemli listeyi sana kim verdi? Ona mı güveniyorsun, bana mı? 13 yıldır hazineden sorumlu bakanım, bu arkadaşı tanıyorum. Sorun yok, pak bir arkadaş’ dedim ve korudum. O mevzuda içim rahat.”
ERDOĞAN ENGELLEDİ: 2013, 2014, 2015’te çok ağır bir halde siyasi etik yasası hazırlığı yaptık. Yolsuzlukla uğraş kanunları hazırladık. Bilhassa imar rantlarının denetim altına alınıp oradaki haksız kar ve yolsuzluğun önlenmesiyle ilgili her türlü hazırlığı yaptık. Ancak maalesef yaptığımız bütün hazırlıklar Sayın Erdoğan tarafından engellendi. Basına da düştü: ‘Bunları yaparsak ben il başkanı, ilçe başkanı bulamam’ dedi. Biz DEVA Partisi olarak bulduk, demek ki oluyormuş.”
KILIÇDAROĞLU’NUN BAŞÖRTÜSÜYLE İLGİLİ HALİ YAPICIYDI: Cumhuriyet Halk Partisi bir devir başörtüsü yasağıyla ilgili keskin bir tavır ortaya koyuyordu. Lakin vakit içerisinde hem kurumsal tavrı değişti hem de Sayın Kılıçdaroğlu’nun helalleşme süreci başladı. Helalleşme, kültürümüzde çok özel bir yeri olan bir kavramdır. Geçmişte olanlarla ilgili bir muhasebeyi, yarınlarla ilgili yeni bir sayfa açmayı ve yeni bir umudu içerir. Meclis’teki günlük pratikte, Sayın Kılıçdaroğlu’nun grup başkanvekilliği devrinde, başörtüsüyle ilgili sıkıntılarda şahsen daima yapan tutumu ve tavrı oldu. Onu da biliyoruz. Kurumsal olarak CHP’de evvelden gelen bir duruş vardı ve şu anda değişmiş durumda. İnsanları geçmişteki fikirleriyle yargılayamayız.”
SİYASAL İSLAMCI DEĞİLİM: (Siyasal İslamcı mısınız?) Hayır. Bu işler nasıl tanımladığınıza bağlı ancak bizim kurduğumuz DEVA Partisi ortada. Gayelerimiz ortada. 86 milyonu önceleyen, ‘önce insan’ diyen, herkesin hak ve özgürlüklerine hürmet duyan bir siyasi parti olarak yolumuza devam ediyoruz.
TEKEL ŞİRKETLERİN ÖZELLEŞTİRİLMESİNİN YANLIŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM: Geçmişe gerçek muhasebe yaptığımızda, inhisar durumuna düşen şirketlerin özelleştirilmesinin bugün itibariyle yanlış olduğunu düşünüyorum. Tahminen çok sağlam bir düzenleme ve denetlemeyle tahminen gerçekleştirilebilirdi fakat olmadı. Gaz ve elektrik dağıtım; inhisar durumundaki kuruluşlar… Kim denetleyecek? Şirketin sahibinin zati hükûmetle ortası çok âlâ. Denetçi gelip hangi cezayı yazacak? Esasen işveren hükûmetle işi bitirmiş.